Bu yazıyı saymazsak, kitap kategorisine ait yayımlanmış 18 yazı var blogda. Kimisi eleştiri, bazısı tavsiye ve övgü içermekte olan bu yazıların tamamı (görsel olarak) yalnızca kitabın kapak fotoğrafını içeriyor. Elbette ki gördüğünüz üzere, bu yazı hariç.
Çok uzun zamandır (3 ay) geniş bir zamanda Camus’un düşündürdüklerini ve Yabancı’yı yazmayı kafamın bir yerlerinde bekletiyordum, bugüne denk geldi. O kadar ki; başlığa bir ara ‘Albert Camus’un Düşündürdükleri’ yazmayı bile düşündüm, sonra ise, yalnızca 2 kitabını okuyabildiğim -diğer Düşüş- için, sadece 47 yıl yaşayabilmiş, Camus’a ve yazıya haksızlık olacağını düşünerek vazgeçtim.
Kitabı, üniversite sonrası tatil için gittiğim Foça’da, şu eşsiz manzara eşliğinde okudum ve bitirdim. Bitirir bitirmez ise denk geldiğim kitaplarını sipariş etmeye başladım.
Bitirdiğimde fark ettim ki; Zeki Demirkubuz, Fight Club ve Lost’un bir kısmı, Erdal Beşikçioğlu’nun anlatmak istedikleri veya örneğin Behzat Ç. karakteri ve daha denk gelemediğim nicesi ‘filan’ hep bu adamın (kitabın) ve felsefenin (varoluşçuluk) altından çıkmış. Bana ve benim gibilerine de tekrar tekrar okumak, iyi ki de çıkmış demek kalıyor.
Öylesine okunacak bir romandan çok daha fazlasını içinde barındıran Yabancı, biraz kendinizi kaptırdığınızda, psikopat gibi hissedeceğiniz noktalara gelmenizi sağlıyor, destekliyor.
Tam bir gelenek düşmanı, her yönüyle tam bir öteki olan Yabancı’yı okudukça asıl yabancının, yabancılaşanın, uzaklaşanın hatta işi zorlaştıranın kim olduğu okuyucunun yüzüne her satırda tokat gibi çarpmakta.
Hayatın içerisindeki çok az şey bir yaşamı direkt olarak etkileyebilir, değiştirebilir. Albert Camus’un Yabancı’sı şimdilik (22 yılda) bir liste yapacak olsam bu listede ilk sırada yer alır. Keşke 60’lı ve 70’li yaşlarını da okumak, o dönemleri, yaşadığı değişimleri de deneyimleme fırsatına sahip olsaydık.
Güzel açıklamışsın eline sağlık. Düşüş’ü de yazmanı bekliyorum. Benim listemde Düşüş Yabancı’dan önce geliyor.