21 yaşındayım. Hayatımın tamamı başarı olgusuna odaklı bir ortamda ve başarmak için çabalayan, telkinde bulunan insanlarla geçti.
Televizyon yayınları, gazete parçaları, eğitici videolar, kitaplar, seminerler, kişisel gelişim uzmanları ve insanlar. Hepsi de sokağa yollarken 10 kez düşünecekleri çocukları, yarış atı gibi kullanmaktan ve konumlandırmaktan çekinmediler.
Başarı gibi, aslında sürekliliğe bağlı bir kavramı ulaşılacak zirveymiş gibi gösterip, çocukları her başarı sonrasında koyulan yeni zirveler ile hayal kırıklığına uğrattılar.
Topluma kazandırılması gereken her birey (çocuk) bu saçma yaklaşımın katı filtresine kurban gitti. Ve ortaya tatminsiz ve kendine güvensiz nesiller ortaya çıkmaya başladı.
Başarısızlık fikri o kadar büyük korkular oluşturdu ki zihnimizde; başarılı gösterilenlerin ilhamlarını almaktan çekinmedik, aynı zamanda bu korku bizde derin önyargılar oluşturdu. Eldekileri garantiye almak adına elimizden ne geliyorsa yaptık. Lakin çoğu zaman önce kendimizi kandırdık.
Bu kez farklı bir yol izleyip, sonuç odaklı (başarı) değil, sebep odaklı düşünerek; yapılması gerekenleri değil, düzeltilmesi gerekenleri yazmaya karar verdim. Başarısız mı olmak istiyorsunuz? Onu diyecektim ben de.
- Talihsizlik yaklaşımı: Başınıza gelen her olumsuz olayı sadece kendi başınıza geliyormuş gibi değerlendirin. Koskoca dünyada tek sorunu olan, o münferit ve istisnai olayı yaşayan tek insan sizsiniz. Lanet olsun.
- Tatminsizlik saçmalığı: Başarısız insanların aklınızı çeldiğini, başarılıların da şevkinizi kırdığını düşünün. Asla tatmin olmayın. Tercih yapmaktansa seçenek bırakmamak kalıcı ve net çözümdür. Argo tabiriyle: “ne emmeye ne de gömmeye” gelin.
- Labirent yaklaşımı: Sorunlarınızı çözmekle değil, hatalarınızın nedenleriyle uğraşarak vaktinizi öldürün. Her yardım etmek isteyene; mesela öğretmenlerinize, öğrenci ve arkadaşlarınıza “peki bu duvarın labirentin burasında ne işi var?” sorusunu ısrarla sorun. Çekinmeyin.
- Sebep sendromu: Olayların aslında göründüğü gibi olmadığını, her zaman açıklanacak bir şeyler olduğuna kendinize inandırın. Başarısızlıklarına ardında -genellikle- sizden kaynaklanmayan sebepler olduğunu sık sık tekrar edin. Motive edici not: Unutmayın, bulacağınız sebeplerin sayısı zekanızla doğru orantılıdır.
- Pay çıkarma yaklaşımı: Başarısız insanları görünce “başarılıyım artık çalışmama gerek yok” başarılı insanları görünce de “çok başarısızım, çalışsam da yetişimem” düşüncesini çıkartın. (Bkz: 2. madde)
- Küçümseme yaklaşımı: Yakınınızdaki başarılı insanları ve emeklerini küçümseyin ve tam aksine erişemediğiniz başarılı insanların da gözünüzdeki değerini arttırın, abartın. Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
- Yoğurt yaklaşımı: Başarının mutlak bir yöntemi olduğunu benimseyin, sonra başarılı insanların yöntemlerini taklit edin. Başarısızlık halinde 4. maddeye danışmaktan çekinmeyin.
- Ağır taş sendromu: Her sorumluluk kaldırabileceğinizden fazladır, her beklenti abartılmıştır. Taşın altına elinizi sokmayın, zorda kalırsanız da en az siz sokun. Yangın anında 3 nolu maddeye yönelin.
- Eldeki kuş yaklaşımı: Her yeni öğretiyi başarınızı yıkmaya çalışan mihraklar olarak düşünün. Değişime karşı durun, değişmeyin. İhtiyaçlardan kısmayı, gelişim ve değişime tercih etmekten çekinmeyin. Beceremezseniz 1. madde paraşütünüz olacaktır.
- Tekrar yaklaşımı: Bu yazıyı farklı zamanlarda birkaç kez okumayı ihmal etmeyin.
Gördüğünüz gibi, başarısız olmak için kimseye ihtiyacınız yok.
Bu yolda yürüyen herkese “başarı” dilerim.