Yazının ilkini çok önce yazmıştım, bu tarz değil: Ben Küçükken #1
Ben küçükken:
- Allah’ın camide oturduğuna, içeri girince bana kızacağına inanırdım. Sonra bunu “çok cami var ya” diye düşünüp çürüttüm. Ardından Allah’ın gökte olduğuna bulutların arkasından bizi izlediğine inanmaya başladım. Anaokulu’nda bunu bir resime çizince (gökyüzünde elleri ve ayakları olan çöp adam şeklinde), öğretmenim bana kızmış ve ceza vermişti.
- Ucuz kelimesinin, söylenişindeki kabalıktan dolayı (ağız dolusu “çok ucuz”), kötü bir sıfat olarak algılar, pahalı anlamında kullanıldığını düşünürdüm.
- Benden öncekilerin aksine, beraber yaşadığım hiç kimsenin ölmeyeceğini düşünür dururdum. Dedemi kaybettikten sonra bu hayaller boşa çıktı. Belki de en büyük hayal kırıklığını o zaman yaşadım.
- Yine aynı dönem, insanların karnı ağrıyınca öldüğüne inanırdım. Bu da muhtemelen, dedemi kaybettiğimde; onunla ilgili olarak “karnı ağrıyordu” denilmesiyle alakalı.
- Oyuncak hamurların, normal hamurların boyanmasıyla yapıldığını düşünüp; hamura şekil verip öyle yemek isterdim. Bir keresinde yıldız yaptığım hamuru, pişirtip yemek istemiştim.
- Zencilerin kömür yediğini, o yüzden siyah olduklarını düşünürdüm. Evde kömür yaktıkça, acaba biz de zenci mi olacağız diye ağlardım.
- Denizlerdeki dalgaların balıklar ve gemiler sayesinde olduğunu düşünürdüm. Gemilerin, suda ilerlerken boşluğa düşer gibi batacağından korkardım.
- Her türlü çizgi film kahramanının ve Noel Baba’nın gerçek olduğunu, ama sadece biz çocukların görebileceğini zannederdim.
- Hayaletlere inanır ve hepsinin Ay’da yaşadığını düşünürdüm. Dolunay çıktığında Dünya’ya gelecekleri anlamını çıkartıp, korkardım.
- Hayvanların, dilimizi anladığını ama canları istemediği için cevap vermediklerini zannederdim.
Çocuk olmak güzelmiş aslında, neleri sorgulayıp öğreniyor insan.
Neyse. Kısaca salak, korkak ve uslu bir çocukmuşum.
Fotoğraf: maxpower – deviantart
bence salak,korkak yerine çocuk gibi çocukmuşsun 🙂 çünkü çocukların büyük çoğunluğu bahsettiğin korkularını yaşar ve o zanları taşır…