Göğü Delen Adam (Papalagi)

G

Tavsiye üzerine okuduğum Göğü Delen Adam isimli kitap, 20. yüzyılın başında yazılmış. Yazıldığı dönemden itibaren büyük etki yaratarak bu günlere kadar da okunmuş.

Kitap, Samoa Adası’nda yaşayan Tuiavii’nin, kötü ruh olarak tanımladığı Avrupa’ya olan eleştirilerini ve aynı zamanda kendi kabilesinin yaşam tarzını içermektedir.

Kabile Reisi Tuiavii’nin anlattıklarına geçmeden, kitabın genel bakışına dair birkaç şey belirtmek istiyorum. Göğü Delen Adam’ın yarattığı etkinin en önemli sebebi; Avrupalılar’a karşı “dışarıdan böyle görünüyorsunuz” imajı yaratmasıdır. Tuiavii’nin eleştirilerinin genelinin önemli ve haklı olduğumu düşünsem de kitabın etkisinin yanlış yönde olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle Samoa’dan, yani Avrupa dışından; kısaca dışarıdan bakan birisinin gözüyle görüşler aktarılacaksa, bunun amacı tarafsız olmaktır. Çünkü gerek Tarih, gerekse de sosyolojik kuramlarda, dışarıdan bakan göz her zaman daha geniş açıyla görür. Olayların ve durumların etkileşimi kendisine bağlı olmadığı için de gördüklerini önyargısız yorumlar. Eleştiri ilk amaç değil, görülenlerin sonucu olur.

Eleştiri ise; iki şekilde yapılır. İlki karşılaştırma yöntemiyle. İkincisi ise özeleştiri şeklinde. Göğü Delen Adam kitabına baktığımızda, Tuiavii’nin direkt olarak karşılaştırma yöntemiyle Avrupa’yı eleştirdiğini görüyorum. Söylediklerinin doğruluğundan bir kenara bırakıp yöntemine bakınca, zaten Avrupa’yı eleştirmeyi amaçlayarak anlatmaya başladığı ortada.Yani kitap; Avrupa’nın dışarıdan görünüşü değil, eleştirisini içeriyor. Kimi zaman doğru, kimi zaman acımasız, bazen de gereksiz eleştiri.

Kitaba gelirsek; Papalagi yani beyaz adam (yabancı), Tuiavii’nin anlatıklarını sade ve anlaşılır bir dilde aktarmış. Türkçe’ye yapılan çeviri de dahil olmak üzere mesajlar yerine ulaşıyor. Her yaştan insanın anlayabileceği şekilde, okuyucuyu sıkmayan ve çabuk biten bir kitap. Ben başladığım gün bitirdim.

Tuiavii ilk olarak Samoa’daki evlerle, Avrupa’daki sistemi karşılaştırarak başlamış eleştirilerine. Gelenekçi bir görüşle, bizdeki Melamilik çerçevisinden bakarak, yani gösterişten uzak olmanın doğruluğunu benimseyerek Avrupa’daki değişime dair düşüncelerini belirtmiş.

Ardından da; ev eşyalarından, kıyafetlerden, temizliğin öneminden, insanlar arasındaki iletişimden ve sanatın öneminden bahsederek ilerlemiş. Başlıkları sırayla incelersem, kitabın bir özetini aktarmış gibi uzun olacak. O yüzden girmek istemiyorum. Fakat bazı noktalara da değinmek gerek: Gelişen teknolojinin negatif yönlerini, insanların yetersiz iletişimini Avrupalı bakış açısıyla tatminkar eleştirmiş. Zaman zaman Avrupalı’nın yaptığı özeleştiri gibi hissettiriyor.

Aynı zamanda da kapitalizmle henüz tanışmayan bir toplum olduğu için paraya ve paranın değerine getirilen eleştiriler de doğal.

Kabile tarafına gelince, bazı yönleriyle tipik bir doğu tipi toplum anlayışının hakim olduğu görülüyor. Aileye verilen önem, misafir&ikram, kutlama gelenekleri (çocuklar için).

Sonuç olarak; doğal ve içten -yavaş- gelişen ve zor bozulacak bir kabilenin reisi olarak bakılırsa; haklı ve anlamlı eleştiriler. Mutlaka ama mutlaka okunması gereken kitaplar listesi yaparsam içerisinde yer alacaklar kitaplardan birisi olacaktır. Aynı zamanda, “farklı yaşlarda okunması gereken kitap” tanımına da oldukça uygun.

Kitabı tavsiye eden ve ödünç veren Zeynep’e çok teşekkür ederim.

Yorum yaz

Oğulcan

Arşivler

Kategoriler