Kayda Geçsin – Ece Temelkuran

K

ece temelkuran kayda geçsinGeniş bir kütüphaneye sahip olmam hasebiyle, ülkede kronikleşmiş hatta kemikleşmiş gündemler/sorunlar yüzünü her göstediğinde okuyacak bir kitabım oluyor.

Kürt, Ermeni, Alevi, demokratikleşme sorunları bu yelpazeye dahil olmuş kitap konularından bazıları. Bu sefer kabak Kürt sorununa -hadi şöyle diyelim adet de yerini bulsun; siz adına ister doğu sorunu, ister demokratikleşme sorunu, ister terör sorunu ya da güvenlik sorunu deyin, fark etmiyor- patladı. Misal ben demokratikleşme sorunu diyorum. Soruna yapılan tanımın çözüm yönteminin ipuçlarını verdiğini de unutmamak gerek.

Ece Temelkuran’ı en son (blogda tek yazısı var) 2011’de okumuştum. Kayda Geçsin ise 2012’de yayınlandı. Kabaca tarif etmek gerekirse; kitap, seçim öncesi -yani yine kabaca 2010 ve 2011 oluyor- bu sorun üzerinde yazılmış köşe yazıları, alıntılar ve mevcut hükümetin o dönemki resmi görüşlerine verilmiş cevaplardan oluşuyor. Kayda geçmiş anlayacağınız.

Gündeme paralel olmasını amaçlayarak okuduğumdan, kitapta 40 sayfa kadar yer tutan Ahmet ve Nedim yazılarını es geçtiğimi (okumayı değil, bu yazıya dahil etmeyi) ayrıca belirtmeliyim. Kitabı bitirdiğimde zihnimde sadece ülkenin önemli konularına (bilerek sorun demedim) bu kadar dezenformasyon ve fikir/tarz değişikliği ile yaklaşılmasının doğru olmadığı fikri oluştu. 2010’dan itibaren sırasıyla savaş, müzakere, bitirme noktası, savaş ve tekrar müzakere yapılıyor olması 10 yıllık bir iktidarın, bu konuyla ilgili politikasının aslında fikirsel değil tamamen dönemsel olduğu gerçeğini gösteriyor.

Aksi halde, ekseriyetle dediklerinin aksini söyleyen başta başbakan olmak üzere bakan ve milletvekillerine sahip olan vatandaşlar olarak paranoyak olduğumuzu düşünmekte haklı olacağız.

Birkaç sayfa okuduktan sonra altını çizme ihtiyacı hissettiğim cümleleri, ilk kez blogdan paylaşmaya karar verdim:

Mağduriyet hakim psikolojidir, pratikte çok mağduriyet olmasa bile resmi alana hakim olan duygudan dolayı böyle hissedildi. Hafızalarda, Kuran okuyan insanların insanların hapse girmesi kaldı. Hiçbir zaman solcular kadar çekmediler ama azınlık gibi hissettiler. Sayıları çok olan azınlık gibi. AKP’yi iktidara getirenler azınlık gibi hisseden bu çoğunluktur.” Hidayet Şefkatli Tuksal (syf. 12)

Devletin kronik önyargıları var. Cumhuriyet, Osmanlı’ya karşı kurulurken meşrulaşmak için ‘Osmanlı kötüdür’ demiş. Dini meseleleri de Osmanlı ile ilişkilendirmiş, bu yüzden dine ait bir görüntü görünce irtica diyor.” İhsan Eliaçık (syf. 12)

İslamcılarda, ‘cumhuriyet bize karşı kuruldu gerilimi var’. Cumhuriyet elitleri; dinlarları ve kürtleri cumhuriyete ortak etmekten kıskanıyorlar.” İhsan Eliaçık

Türkiye’de hiçbir kesimin birbirinden yeterince haberdar olmamasının nedenlerinden biri her kesimin ekranlarda genellikle en uçtaki, hatta bazen utanç verici örnekleriyle temsil edilmesi. Buna bağlı olarak da her kesimin ‘cevherini’ taşıyan kişilerin ekranlarda görünmekten haya etmesi” Ece Temelkuran

İnsanın kendinden büyüktür sabrı.

Mazlum ayağa kalktığında ilk öğreneceği ders, zalim kadar sert olma mecburiyetidir.

Bir Kürt’ün hikayesi sustuğu yerde başlar. Acı hikayesini anlatırken bir yerde durup ‘Neyse..’ der. Sonrasını kaldıramayacağınızı düşünür. Ortadoğulu bir gelenektir, en korkunç şeyleri anlatırken gülmeye çalışacak, sizi güldürmek isteyecektir. İnsan ‘dağılırsa’ bir daha toparlanamayacağı için, nice kan hikayesi şakalar arasında anlatılır.

Buralarda insan taşımacılığı kamyonla başladığı için, arkada da denkler ve hayvanlar olduğundan, Kürtlerde şoförün yanı hala protokoldür. Geç bakalım

Aktarırken fark ettim de, altı çizili çok fazla cümle hatta çoğu zaman paragraf olmuş, iyisi mi alıntıları beğendiyseniz kitabı edinin. Özellikle gündem sıcakken okunması daha farklı gelecek kitap olduğunu bir kez daha söylemek gerek.

Yorum yaz

Oğulcan

Arşivler

Kategoriler