Küfürsüz, saygıda kusur etmeyecek şekilde sana çatan ve haddini bilmeyene verilen güzel cevaplara bayılırım! Okuduğumda söyleyenin rahatlama hissini yaşarım bi’ nevi…
Bir süredir bu konuda bulabildiğim yazıları topluyordum. Aslında internet üzerinde araştırma yapıldığında yüzlerce var, fakat bazıları çok uzun bazıları ilk cümleye uymamakta. Özellikle seçtiğim bi’kaç tanesini yazayım.
# İngiliz devlet adamı ve yazar olan Churcill, avam kamarasında konuşma yapmaktadır. Muhalif partiden bir kadın milletvekili izinsiz şekilde konuşmayı böler; Churcill’e: “Eğer karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım!” diye bağırır.
Churcill sakince milletvekiline döner ve: “Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız o kahveyi seve seve içerdim!” der.
# Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Düşüncelerini savaş hazırlıkları son noktaya gelene kadar vezir dahil kimse ile paylaşmazmış.
Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca; Yavuz ona: “Sen sır tutmayı bilir misin?” diye sormuş. Vezir: “Tabi hünkarım, bilmez olur muyum?” şeklinde cevap vermiş. Padişah cevabı yapıştırmış: “İyi, ben de bilirim!”
# Dünya nimetlerine pek önem vermeyen Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden birisi kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir!
Mağrur zengin, hor gördüğü düşünüre: “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şekilde cevap verir: “Ben çekilirim.”
# Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile’ye hasımlarından biri: “Efendim” demiş; “kulaklarınız bir insan için fazla büyük değiller mi?”
Galile: “Doğru” demiş. “Benim kulaklarım bir insan için fazla büyük, ama sizin kulaklarınız bir eşşek için fazla küçük sayılmaz mı?”
# Bir toplulukta konuşan Mehmet Akif’i küçük düşürmek adına bir genç soru sormak için elini kaldırır: “Aferdersiniz, siz veteriner misiniz?”
Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlar: “Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?”
# Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalar ve şiddetle azarlar. Talebesi: “İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum” diye itiraz eder.
Eflatun cevap verir: “Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.”
# Meşhur bir filozafa, “Servet ayaklarınız altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?” diye sorulduğunda “Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan” demiş.
eskiler çok güzel cevap veriyorlarmış günümüzdeki yaşlılarda öyle
Bu adamların kitaplarını bol bol okumak lazım 🙂
bu adamlar gibi cevap vermek için nelerin gerekli olduğunu biliyorum BOLCA KİTAPPPPPPP OKUMAK!!!!!