Lost’un neden tatmin edemeyeceğini bir önceki yazımda belirtmiştim (Lost Neden Böyle Bitti?). Bu yazıda ise geçen 6 sezonu, olayları ve kurguyu bir kez de ben anlatmak istiyorum.
Lost’un nasıl başladığını ve nasıl bittiğini anlamak için, 6 sezonu art arda izlemek yetmiyor, bunu dün bir kısım izleyicinin tatmin olmamasından anladım. Maalesef bazı bölümler havada kalmış, anlaşılmamış. Yani Lost, yukarıdaki, Jack’in gözünü açmasıyla başlayıp son sahnede kapanmasıyla bitmiyor! Lost’un iki ana kısımdan oluştuğunu belirteyim: Black Smoke öncesi, Black Smoke sonrası.
1) Black Smoke Öncesi: Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, dizide tüm kesiti değil, süreci izlediğimiz için adanın ne olduğu hakkında kesin bir bilgimiz yok. Olaylar yani Lost, adanın zaten korunduğu günlerle başlıyor.
Kim olduğu, nereden/nasıl geldiği belirsiz bir kadın adayı korumakla görevli ve görevini teslim edecek insanlar arıyor. Fakat adanın gücü tehlikeli olduğu için, insanlara güvenemiyor. Bir gün kazayla adaya bir kadın -ve onun halkı- geliyor. Kadın hamile, ikiz doğuruyor. Tüm sorun da burada başlıyor. Adayı teslim edeceği kişiyi -kendi yetiştireceği çocuk- bulmuşken, ikiz olduğu ortaya çıkıyor.
Adanın koruyucusu, çocukları annesiymiş gibi büyütmeye karar veriyor ve gerçek annelerini öldürüyor. Çocuklardan birisin adı Jacob -ilk doğan- diğeri ise belirsiz. O sahnelerden hatırlayacağımız üzere, 1. sezondaki John Locke’ın yaptığı siyah&beyaz ya da iyi&kötü vurgusu yapılıyor. Jacob beyaz bir peçeye sarılıyor, kardeşi siyah. Hayatlarının geri kalanı da bu tema üzerine kurulu. (Lost’un en çok üzerinde durduğu figürlerden birisi de burada ortaya çıkıyor: Kader.)
Jacob ve kardeşi yaşları ilerledikçe değişiyorlar. Adanın kalbi denilen -sarı ışık- yeri görüyorlar, dünyalarının sadece yaşadıkları adadan ibaret olduklarını düşünüyorlar. (Bu süreç ile birlikte, Jacob annesine daha sadık, kardeşi ise asi olmaya başlıyor. Bir gün gerçek anne siyah peçeye sarılan kardeşe gözüküp, öldürüldüğünü, kendisiyle birlikte gelen halkının arasına dönmesi gerektiğini söylüyor. Ve Jacob ve kardeşi ayrılıyor. Adayı korumak görevi de Jacob’a kalıyor. )
Ayrılan kardeş, gerçek halkıyla adanın kalbini bulmaya çalıştıkça, Jacob ve adanın koruyucusu bu durumdan tedirgin oluyor, koruyucu görevi Jacob’a teslim ediyor ve ortadaki -bizim gördüğümüz- ilk tehditi ortadan kaldırıyor (İlk koruyucu ve ilk tehdit savaşı). Burada kendisi ölüyor, çünkü güçlerini Jacob’a devretmesi onu korunamaz duruma getiriyor. Adanın ilk koruyucusu, adaya ilk gelenler ve ilk tehdit ortadan yok olduktan sonra bizim izlediğimiz ama çok geç fark ettiğimiz ana tema ortaya çıkıyor: Jacob ve kardeşinin savaşı.
Halkının yol olmasına rağmen siyah adam uğraşından yani adadan ayrılmaktan vazgeçmiyor. Jacob ise, adanın koruyucusu ve kendisini büyüten kadının ölmesinden sorumlu olan kardeşini cezalandırmak için ilk defa küçükken gördükleri sarı ışığa götürüyor ve içeriye atıyor. İşte hikayenin bizimle ilgili olmayan kısmı burada son buluyor, ortaya Black Smoke/Kara Duman/MIB (Man in Black) dediğimiz canavar ortaya çıkıyor ve Lost dizisindeki hikaye başlıyor.
2) Black Smoke Sonrası: Bizim izlediğimiz hikayenin başlangıçı bu kısım. Jacob yaptığı önlenemez hata ile adayı korumaya devam ederken Magnus Hanso’nun adayı bulması olayları tetikliyor. Bu gemi ile birlikte Richard Alpert adaya geliyor. (Bu geminin gelişiyle geçtiğimiz sezonlarda sık sık gördüğümüz heykelin, nasıl 5. sezon finalindeki haline geldiğini de -sadece ayak kısmı kalıyor- öğreniyoruz. 6. sezonun ilk bölümünde Jacob ile Siyah Duman’ın konuştuğu kısımda da gemi görülüyor)
Geminin gelişi ve sonrasındaki olaylar ile Richard Alpert’ın nasıl ölümsüz olduğunu ve Jacob ile çalışmaya başladığını görüyoruz. Kara Duman ise bir kez daha hedefine ulaşamıyor. Dolasıyla, Jacob yanına Richard’ı alarak ilk temsilcisini seçmiş oluyor.
Magnus Hanso’nun not defteri sayesinde ise torunu adayı bulup, o gücü fark ederek Dharma girişimini başlatıyor. Ayrıca Dharma girişimiyle birlikte gelen bilim adamlarının yanında; ilk sezonlarda en önemli karakter olarak düşündüğümüz Benjamin Linus (Dr. Linus) da bulunmakta. Geldiğinde ise henüz ufak bir çocuk.
Jacob’ın dışında gelişen bu Dharma girişimi yüzünden ada bir kez daha korunmaya mahkum bir duruma düşüyor ve Jacob, bizim ‘The Others‘ olarak tanımladığımız topluluğu adaya getiriyor. Richard ile birlikte bu halkı emirlerine uyması için ve Dharma’ya karşı savaşması için örgütlüyor. Bu hikayenin ikinci savaşı oluyor (Jacob ve Dharma savaşı).
Jacob bu kez Benjamin Linus’u seçiyor ve Dharma girişiminin yok olmasını sağlıyor. Richard ise başarısından dolayı Benjamin’i alıp diğerlerinin başına geçiriyor. İkinci tehdit sona ermişti, fakat Jacob hala yerine geçecek kişiyi bulamamıştı. Bu kısımda hemen, 6. sezonda gördüğümüz aynayı hatırlamak gerek. Ayna sayesinde, Jacob adanın dışında adaylar seçip, görevini teslim etmek için onları izliyordu. İzlediği adayları da “Lost Numbers” dediğimiz sayıların belirlendiği bir listeye yazmıştı (4 8 15 16 23 42). (Gelişen olaylar ile bu liste son olarak 6 kişiye düştü)
Dizinin en önemli karakterlerinden Desmond Hume’un dahil olduğu kısım da tam burada başlamaktadır. 815 uçağının düşmesinden daha da önce adada bulunan –Jacob tarafından getirilen– Desmond, daha önceden Jacob’un belirlediği numaraları -adayların numaraları oluyor- her 108 dakikada bir yazarak manyetik alanı (adanın bozulan manyetik alanı) durdurmaya çalışır. Desmond ise yaptığı işi birine teslim edene kadar devam ettirmeyi sürdürür. Ve belirlediği adayların da Ada’ya gelmesini sağlamak için gerçek dünyaya gidip, kaderlerine müdahale eder. 815 uçağı düşer, karakterlerimiz adaya gelirler. (Yukarıda anlattığım kısım 6 sezonun içerisinde ara ara açıklanan durumlardan ibarettir. Yani biz 1. sezon ile yazdığım süreçin ortasına dahil olmuştuk)
Bizim karakterlerimizin Ada’ya gelmesiyle birlikte, Siyah Duman işe koyulur. Yine kural yüzünden öldüremediği adayları başka kılıklara bürünerek yanıltmaya çalışır -Jack’in babasını görmesi gibi-. (Bu arada, Jacob’un izleyip üzerini çizdiği isimler yavaş yavaş sahneden çekilmektedir).
Yine bu dönemlerde, zamanında Dharma tehditini yok eden Benjamin Linus hırsına yenik düşer ve Kara Duman’ın yanında yer almaya başlar. Bu yaklaşan 3. savaşın habercisidir. Linus dışındaki diğer bir Kara Duman kurbanı John Locke’un yaptığı hata ile manyetik alan serbest hale gelir. Desmond kendini feda eder ve manyetik alanı durdurur. Bu olaydan sonra Desmond zamanda sıçrama, manyetik alandan etkilenmeme gibi bazı özel güçler kazanır.
Burada ilk sezonda gizemli kadını oynayan Alex’in annesini de hatırlamakta fayda var. Kendisi karakterlerimize beraber geldiği halkının hastalandığını söylemişti. Bu hastalık, Kara Duman’ın tıpkı Locke ve Linus’a yaptığı gibi kendileri bağlanma olarak gösterilebilir. O kısımda da cevaplandırılmayan bir soru yok.
Fakat az da olsa yayılan manyetik alan Ada’nın yerini belli eder, sonrasında -bana göre- bir geçiş dönemi yaşanır. Charles Widmore adayı bulur ve 3. savaş sonunda The Others yok olur. Karakterlerimiz de bu yolla adadan ayrılırlar. (Bu kısımda birçok önemli karakter adaya gelir: Daniel Faraday -Widmore-, Miles).
Ada’dan ayrılmaları Kara Duman’ın işine gelmez. Zira Ada’dan ayrılması için onlara ihtiyacı vardır. Bu yüzden önce ilk kurbanı Benjamin’i kullanarak –çarkı çevirterek– Ada’nın zamandaki ilk sıçramalarına sebep olur. Daha sonra da John Locke’ı kullanarak bu sıçramaları durdurur -tekrar çarkı çevirtir-. İlk kurban Benjamin, Ada’dan ayrılanları, John Locke ile birlikte Ada’ya geri getirmek için gerçek dünyada Kara Duman için görev alır. (Benjamin, Sayid’i, Charles Widmore’u devre dışı bırakmak için kullanır. John Locke’ı Ada’ya nasıl dönüleceğini öğrendikten sonra öldürür ve karakterlerimizi ikna etmeye başlar)
Benjamin herkesi ikna ettikten sonra, John Locke’dan öğrendiği geri dönüş yolunu Eloise’den –Faraday’ın annesinden– öğrenir ve Ajira uçağıyla birlikte, zamanında Ada’dan ayrılan herkesi Ada’ya geri getirir. (Bu sırada, gerçek dünyada karakterler birer birer pişman olmaya başlarlar. İkna edilmeleri zor olmaz).
Karakterlerimiz Ada’ya geldiklerinde, kendilerini 1977 yılında bulurlar. Ada’da kalanlar Dharma girişimine dahil olmuşlardır. Ayrıca ölü olarak gelen John Locke, Kara Duman için bir beden olarak kullanılır. Kara Duman, ikinci kurbanının bedeniyle, ilk kurbanı Benjamin’i yanına alarak Jacob’u öldürmeye gider. Bu yolu ise onlara, Benjamin’i lider olarak bilen ve benimseyen; zamanında Dharma’yı yok etmesi için yardım Richard Alpert gösterir. (Aslında bu kısım bize Dharma’yı yok eden The Others’ın ve Richard Alpert’ın artık işe yaramadığını gösterir)
Jacob ise her şeyi yine önceden düşünmüş bir koruyucu olarak, Ilana’yı adayı getirir, Kara Duman’ın ayrılmasını engellemek için “emniyet sibobu” görevini verir. Ilana ise, izlediğimiz sürecin en güzel sahnelerinden birinin olmasını sağlayan kişidir. Bunu, Jacob öldükten sonra onun küllerini alarak yapar. (Bu küller, Jacob’ın adaylara yaptığı son konuşmanın gerçekleşmesini sağlar)
Ardından 4. savaş, yani Kara Duman ile adaylar arasındaki savaş başlar. 1977 yılında Dharma’ya sızan karakterler ile diğerleri birleşir ve Daniel Faraday’ın düşüncesi ile; her şeyi düzeltmek uğruna hidrojen bombasını patlatırlar. Amaç 815 uçağının düşmemesini sağlayıp, Ada’ya hiç gelmemiş olmaktır. (5. sezon finaline denk gelen bu kesitlerin hemen ardından, uçağın düşmediğinin ve Ada’nın yer altında olduğunun görülmesi tamamen bir yanılsamadır. Gerçekte hidrojen bombası bir işe yaramamış ve karakterlerimiz şimdiki zamana gelmişlerdir)
Hiçbir şeyin değişmediğini anlayan adaylar işin bununla da sınırlı olmadığını anlamaya başlarlar. Bu sırada Richard Alpert, John Locke’ın ne yaptığını ve gerçekte kim olduğunu fark eder. Jacob ile birlikte bir tapınakta koruduğu halkı ile ona karşı koymaya çalışır. Fakat bu da fayda etmez. Bu dönemde Kara Duman’ı öldürmek için kullanılan kişiler de Kara Duman’ın yanında olurlar. (Sayid, Claire, bazen Sawyer)
Ardından devreye Jacob girer. Hurley’i kullanarak -ölüleri görebilmesi sayesinde- karakterlerimizin ne yapması gerektiğini anlatır. Kara Duman’ın Ada’dan ayrılmaması için uçağı/deniz altını yok etme uğraşındayken araya Ada’dan ilk ayrılmaya çalışan Walt’un babası devreye girer ve tehlikede olduklarını söyler. Bu sebepten ötürü Hurley ve Richard iki farklı yola girerler. (Buradan sonra Jack ve Hurley karakterlerimizi Kara Duman’ın yanına götürür)
Gelişen olaylar ile birlikte, Kara Duman’dan kurtulmak amacındaki karakterlerimiz, aslında Kara Duman’ın onlara zaten zarar veremeyeceğini, amacının onları kendi çabalarıyla öldürmek olduğunu anlarlar. Bu fark ediş biraz geç olduğu için karakterlerimizinden bazıları ölür. (Charles Widmore’un getirdiği Desmond burada yine kilit bir noktadadır)
Sonra Jacob son defa karakterlere görünür, amacının ne olduğunu anlatır ve görevi Jack’e teslim eder. Buradan sonrası ise final bölümünü oluşturuyor. Jack önce kendisine ve Kara Duman’a verilen güçleri sağlayan ışığı Desmond sayesinde durdurur. Burada John Locke’ı kandırmıştır. Kara Duman, Ada’dan ayrılmasının Ada’yı yok ederek gerçekleşeceğini düşünmektedir, fakat bu kendi sonunu hazırlar. Ardından da Desmond’ı kurtarıp, kendini feda ederek ışığı tekrar getirir. Bütün bunlardan sonra adayı korumakla yükümlü kişi Hurley olur ve o yardımcısını da Benjamin Linus olarak atar.
Karakterlerimizin geri kalanı ise Ada’dan geldikleri Ajira uçağıyla ayrılır. Bu bildiğimiz anlamda, yani izlediğimiz kesitin bir sonu olur. 6. sezonun ilk bölümünden izlediğimiz kısım ise alternatif ya da paralel evren olarak değil, karakterlerin birbirlerini bulma ve rahatlama kısımları olarak gösterilmektedir. Bir çeşit araf ya da flashsideways.
Jack ölür, Ada’da Hurley ve Benjamin kalır.
Burada izleyici, sadece Ada’nın korunmasına tanık olarak yer almaktadır. Ada zaten vardı ve zaten olmaya devam edecek. (Ada’yı 6. sezon 15. bölümde de belirtildiği üzere bir çeşit mutluluk kaynağı ya da eskilerden kurtulma, temizlenme olarak düşünebiliriz)
Kişisel görüşlerime gelirsek;
Bir önceki yazıda böyle bir sonun normal olduğunu belirtmiştim, her şeyin zaten açıklanmayacağını söylemiştim. Bence finale pek takılmamalı, 6 sezon boyunca -yani anlattığım süreç- yaşananlara bakmalıyız. “Ada’nın korunması” olarak anlatılan dizi, karakterlerin inanılmaz detaylandırılmasıyla beraber buralara geldi. Bize anlatılan karakterler olduğu için, onların sonunu göstererek diziyi noktalandırdılar.
Çok başarılı bir analiz. Nasıl yaptın bu kadar analizi? 🙂 Eline sağlık.
Teşekkürler. Epey bi’ okuduktan sonra toparladım diyebilirim. Dizi biter bitmez iyi gelmişti. Şimdi bakıyorum da, epey uzunmuş 🙂
Diziyi izleyip de anlamayanlar için harika bir derleme olmuş. Birkaç kez okumam lazım sanırım 🙂 Kaçırdığım çok fazla yer var.
[…] Bu da, blogu ne kadar önemsediğimin göstergesi oluyor. Bu kategoride en çok okunan yazı “Lost Nasıl Başladı, Nasıl Bitti?” olmuş. Yazarken çok keyif […]
[…] 3. sezonunu tamamladım. Daha önce blogda Lost’la ilgili birkaç yazı yazmıştım (#1 – #2 – #3). Hatta bir dönem FlashForward’ın (kaldırıldı) Lost’un […]
[…] Lost’un ardından geniş kadrolu ve farklı konuları içeren bir diziye hasret kalmıştım şahsen. Bu beklentiyi […]
Hayatımda hiç Lost izlememiş biriyim. Bu yazıdan ve Son isimli diziden sonra izlemeye karar verdim. 6 sezonu nasıl bitireceğim bilemiyorum. Ama okuduğum yazılar 3.sezon ve sonrası için çok kötü olduğunu süylüyor. Zoraki bir devammış. Tabi bilemiyorum. Ama tek bildiğim son isimli türk dizisi ile lost arasındaki bağlantı. Bir de Lostun bitişi ile beraber başlayan personal unknown lostun bariz kopyası orada da karakterlerin analizi ve bazı teoriler ve adaya benzeyen özel bir yer var. Sence Lost’u izliyim mi yoksa vaktimi boşa harcamıyım mı bilemedim? Ama bu yazı hayatımda gördüğüm en süper analiz ve daha ötesini düşğnemiyorum. Bravo ya