Bloguma gelen bilmem kaçıncı mim oldu..
Bu sefer Rıza Selçuk Saydam’dan. Konusu ise: Yazılarınızı Nasıl Hayata Geçiriyorsunuz?
Tam bu noktada, sosyal ağların önemi ortaya çıkıyor. Aslında ondan önce, araya şöyle eski mim ile paylaştığım bir fotoğrafı sıkıştırmak lazım.
1 yıl önce çekilmiş bu fotoğraf; “Nasıl Bir Ortamda Blogluyorum” isimli mim için çekilmişti.
Sosyal ağlar ile devam edelim.
Eğer paylaşacağım veya yazacağım konu hakkında kısa ve öz bir şeyler dile getirmek istiyorsam -ki son zamanlarda böyle olduğu ortada- sosyal ağları kullanıyorum.
Bunların dışında kalanları ise bloguma yazmayı düşünüyorum. Bazıları havada kalıyor ama, neyse artık..
Bu süreç içerisinde, şöyle bir yol izliyorum:
>> İlk başta, yazacağım konuda nereye dikkat çekmek istediğime karar veriyorum. Çok genel ya da uzun süreceğini düşündüğüm konuları yazmamayı yeğliyorum.
>> Karar verdikten hemen sonra, bana bunu düşündüren öğeleri -artık haber, resim, fotoğraf, video her neyse- birkaç kez izleyip, derdimi daha açık anlatmanın yollarını arıyorum.
>> Bunu tamamladıktan sonra ise, daha önce bu konuda ne yazılmış diye Google’a danışıyorum.
>> Her şey tamamlandıktan sonra, yazının başına oturup, hiç kalkmadan yazıyorum. Gerekli görsel ve bağlantıları (yararlandığım) yazıya ekledikten sonra bir kez kendim okuyorum.
>> Yazıyı yayınlamadan önce, bir arkadaşıma yazıyı okutmadan fikirlerini soruyorum. Ardından yazıyı okumasını rica edip, gerekli görürsem değişiklikleri son kez yapıyorum.
>> Sanırım yazı hazır.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Bu mim, Yener Yıldız ve Burçak Çubukçu‘ya gitsin.
Teşekkürler RSS!
Not: Biraz yemek tarifini andırdı ama, neyse.
Mim olayını yeniden hortlatanı yakaladım 🙂 Afiyet olsun .