Önyargı ya da E) Hiçbiri

Ö

Felsefe terimleri sözlüğü önyargı için “bir şeyi yeterince bilmeden varılmış kanı; önceden verilmiş yargı” tanımı yapıyor.

Felsefe tarafı uzun, girmeyelim. Henüz önyargıdan ve önyargılı insanlarla yaşamaktan şikayetçi olmayan birisine rastlamadım.

Hepimiz, hak etmediğimiz yargılara hem de ön olanlarına dair sitemlerimizi, zaman zaman dillendiriyoruz. Görünen ve anlaşılan o ki; önyargının önüne geçmenin bir yolu yok.

Çok katlı bir otelde geceyi geçiren İngiliz, sabahın ilk ışığıyla hava almak için balkona çıkmış. Tam o sırada, üst katlardan bir kadın bağırarak intihar etmiş.

Fıkra bu ya, İngiliz bir hamleyle tutmuş kadını saçından, kolundan. O sabahın keyfiyle uyanıp da, intihar eden kadını ikna etmemek olur mu? Olmaz.

Kadına derhal neden ölmek istediğini sormuş. Kadından yaşayacak bir şey kalmadı cevabını alınca, başlamış anlatmaya: Bak demiş; “gel bak atlama. Seninle harika bir kahvaltı yapalım, sonra da alışverişe çıkarız.” Teklif üzerine kadın: “Peki ya sonra?” diye sormuş. İngiliz: “Sonra da British Museum’u gezeriz, yetmez mi?”.

Beğenmesine rağmen yine sonra diye sormuş kadın. İngiliz bu kez: “Akşam da şık bir yerde yemek yer, bu otel odasına gelip sevişiriz” demiş. Cevap üzerine kadın: “Hepiniz aynısınız, sevişmek sevişmek” diye bağırdıktan kendini İngiliz’den kurtarmış ve tekrar atlamış.

10 kat aşağıda balkonda ılık şarap içen bir Fransız, kadını başarılı bir reflekse tutmuş. Malum soruyu yöneltip, aynı cevabı alınca o da başlamış anlatmaya: “Bu hayat yaşamaya değmez olur mu hiç? Önce şarap ikram edeyim sana, sonra Eiffel manzarası eşliğinde kahvaltı yapalım.” Bu kez tereddütlerinden daha da uzaklaşan kadın, merakla “peki sonra” demiş. Fransız devam etmiş: “Louvre müzesini gezeriz beraber, dilersen Pompidou da olabilir.”

İkna olmaya başlayan kadın son kez sormuş: “Akşam için ne düşünüyorsun?” Sıkılmaya başlayan Fransız: “Bu otel çok güzel, yemeği aşağıda yedikten sonra odaya gelir, sevişiriz” diye cevaplamış. Kadın iki kat hayal kırıklığıyla “erkek milleti değil mi, hepiniz aynısınız” diye haykırmış ve üçüncü kez atmuş kendini.

15 kat aşağıda balkon keyfi yapan (sürpriiz) Temel yakalamış kadını. Malum şivesiyle, biraz da sitem ederek kadına neden atladığını sormuş. Tüm ümitleri tükenen kadın hayattan alacağı bir keyif kalmadığından ve yaşamak istemediğinden dem vurmuş.

Temel sinirlenmiş ve başlamış anlatmaya: “Hiç de öyle değil. Şimdi sen geliyorsun buraya, gidip deniz manzarasında güzel bir kahvaltı yapıyoruz biz.” demiş. Sütten ağzı yanan kadın, ümitsizce diğer planlarını sormuş. Temel devam etmiş: “Sonra küçük bir taka kiralar, açılır balık tutarız” demiş.

Cevaba şaşıran kadın, bir kez daha şansını denemek adına “başka” demiş. Temel devam etmiş: “Sonra da yine deniz manzaralı bir yerde tuttuğumuz balıkları mangalda kızartıp yeriz”. Kadın tekrar sormuş, Temel aynı şevkle sözlerini sürdürmüş ve: “Bu kez büyük bir gemiye biner, gezmek için denize açılırız. Akşam olunca da güzel bir lokantada hamsi pilavı yeriz” demiş.

İyice ümitlenen kadın: “Peki ya yemekten sonra?” diye sormuş. Temel: “E ne olacak yahu, uyuruz artık” demiş. Kadın neşeli bir sesle: “Ama sevişmeyecek miyiz?” diye sormuş. Temel: “Orospu. Kadın milleti değil mi işte, hepiniz aynısınız.” diyerek kadını bırakmış.

Gördüğü kadarıyla değerlendirenlere, göründüğü gibi olmadığını anımsatması dileğiyle.

Yorum yaz

Oğulcan

Arşivler

Kategoriler