Susmadan Önceki İlk Sözlerim

S

Not: Bu yazıyı 2007 Aralık’ta özensiz bir şekilde, daha blog ortada yokken kaleme almış ve kaldırmış(t)ım. Ocak 2012’de tesadüfen denk gelince bloga aktardım, yalnızca noktalama işaretleriyle oynadım. Şimdi ile pek alakası olmayan başka düşünceler yani. Ne düşünerek yazdığımı da açıkcası pek hatırlayamıyorum.

Hayat zor.

Tamam kabul, kolay diyen olmadı. Fakat “çalışan hakkını alır, emekler karşılıksız kalmaz” diyen çok oldu. Oldu da n’oldu? Peynir gemisi işte.

Ne zaman istediklerimiz için, aslında hiç de istemediklerimizi yapmak zorunda bırakılmaya başladık? Bu ipin ucu nerede kaçtı? Hangi gafil iki gıdım menfaat uğruna böyle bir işe girişti ve ipi sattı? Biz neden göz yumduk? Ben de bilmiyorum.

Sahi bak eskiden, iyi biten ya da hiç olmadı iyi biteceğine dair umut bırakan güzel hikayeler, hayaller vardı içimizde. Kim, masal anlatan pinokyo bozunlarına mahkum etti bizi?

Mutlu bir son olmayacak bizimkisi. Ama mutsuz da olmayacak. Unutacağız, yitecek yine.  Zamandan, zaman dilenen budala nesiller olacağız. Sonunda zaman, öğrencilerini öldüren tek öğretmen olacak.

Önce yaşamayı öğrenmiştik, sonra da başımıza gelenlere rağmen yaşamayı. Tam işte oldu derken heves ya bu, kalacak gırtlağın ortasında.

“Bitiyor, az kaldı” avuntusu. Yine de yanılsamaların en güzeli. Bitiyor, ama seni de bitiriyor.

Yine de son umut,  düşlediğimiz tek bir sabaha uyanmak için, binlerce farklı geceye yatacağız. O sabah geldiğinde ise;  bir ömür için, bir ömür feda edilmiş olacak.

Ölüm korkusu gelecek, yaşadığı hayat uğruna ölemeyecek kadar korkak insanlar saracak her yanı.

Gerisi malum hikaye.

Olmasaydı böyle, bitmeseydi.

1 Yorum

Oğulcan

Arşivler

Kategoriler