Malum şike soruşturması ve ardından geçen süreç futbola olan bakışımı fazlaca değiştirdi.
Futbolun içinde kalmaya çalıştıkça, futbol dışı faktörler benim gibi insanları futbol dışına itti. Bizim gibi gelişmeye yeni başlamış, cinsiyet ayrımcılığının üst seviyede yaşandığı ve kavga eşiğini çabuk aşabilen toplumlar için böyle ortamlar iyi yönetilemiyor.
Hazır hal böyleyken, fazlaca futbol temalı kitapların olduğu kütüphaneme yenilerini eklemekten geri kalmadım. Top Yuvarlak’tır bunlardan bir tanesi.
Hakan Dilek eski futbolcu, şimdi yorumcu olan yazarlardan bir tanesi. Kitap, Kazım Koyuncu’ya armağan edilmiş bir notla ve onun futbola dair görüşleriyle başlıyor; peşi sıra da pek çok ünlü ismin yorumlarıyla devam ediyor. (Editöryal süreçleri öne çıkartan kitabın benzerini daha önce de blogda yazmıştım)
Attila İlhan bu isimlerden bir tanesi. Yazar ve sanatçı kimliğine alıştığımız Attila Abi’yi futbol yorumlarken düşünmek aklıma dahi gelmemişti. Cahit Berkay, Duygu Asena ve Fuat Saka da aynı şaşkınlığın diğer aktörleri.
Cahit Berkay’ın “abaza milletiz, futbolu severiz” sözleri ve arkasından gelen gerekçeler çok yerinde. Kitabın en kısa röportajı da olsa, en çok yer edeni oldu.
Futbola dair birçok kitap, belgesel ve yorum takip eden birisi olarak kitabın öne çıkartmak istediği -ve çıkarttığı- mesajı beğendim. Görüşlerini bildiren insanlarım tamamı, futbolun birleştirici ve eğlenceli unsurlarının üzerinde durmaktan bıkmamış.
2005’te yayınlanan kitap, belirsizlik ve dengesizliklerin çok fazla öne çıktığı bu futbolumsu günlerde, yaşananlardan bir nebze olsun uzaklaşmaya yardım ediyor.
Kazım Koyuncu’nun sözleriyle bitirmeli yazıyı:
Beni de müziğin futbolcusu say. Say ki, içimin bayrakları havalansın. Şöyle güzel bir çalım, iyi pas ceza alanının dışından Trabzonspor’a puan kazandıracak bir gol şutu için nelerimi vermezdim ki?
Hakan Dilek: Nelerini verirdin diye sorayım o zaman?
Kazım Koyuncu: Notalarımı, parmak uçlarımdan akıp giden zamanı, yüreğimi ortaya koyardım.