Zülfü Livaneli’nin Veda filmi, Can Dündar’ın Mustafası’na karşılık olarak yapılmıştı ve “Livaneli’nin Atatürk’ü” olarak lanse edilmişti. Filmin üzerinden epey vakit geçti ve ben yeni izleyebildim. Üzerine birkaç söz etmek istedim.
Veda filmi, Salih Bozok’un anlatımı şeklinde kurgulanmış ve Atatürk’ün son 2 saati içerisinde; Salih Bozok’un (kimdir?) oğluna yazdığı mektubun temsili olarak çekilmiş. Film yine çoğu Mustafa Kemal Atatürk filmi gibi klasik tarihten pek uzağa gidememiş. Can Dündar’ın Mustafa betimlesinin karşısında duracağından Atatürk’ün kişiliği anlatılmaya çalışılmış. Yine de yer yer bu amaçdan sapmış Livaneli.
Veda filminin, toplumda büyük bir tabu olan Atatürk’ü yıkmakla en ufak bir ilgisi yok. Hatta zaman zaman bu tabu desteklenmiş.
6-7 yaşlarında büyüdüğü çevredeki çocukların (ki o çocuklar yaşıtı oluyor) kıyafetlerini beğenmemesi, dindar bir anne tarafından yetiştirilmesine rağmen o yaşlarda bunun ona saçma gelmesi gibi; “Atatürk hep böyleydi” duruşu film boyunca vurgulanmış. Mango’nun Atatürk biyografisindeki klasiklerden, birdir bir oynarken eğilmemesi konusu üzerinde oldukça durulmuş. Bu da “Atatürk asla pes etmez” düşüncesiyle birleştirilmeye çalışılmış.
Ardından Samsun’a çıktıktan sonra Kazım Karabekir ile karşılaşması var. Mustafa filminde bu sahne Mustafa Kemal’in kaderi olarak yansıtılmıştı. Gerçek de böyle. Buradan sonra, tarihteki gerçeklerden saptırılmış sahneler var. Atatürk’ün Erzurum Kongresi öncesinde ordudan kendi isteğiyle ayrıldığı şeklinde bir imaj oluşturulmuş. Bu yüzden filmde, üniformaları çıkartıp, yerine sivil kıyafetleri giydiği gösteriliyor. Gerçekte bu olay tam tersidir. Mustafa Kemal’den askeri yetkileri alınıyor ve Erzurum Kongresi’nde oluşan baskılardan dolayı sivil giyinmek zorunda kalıyor.
Sonra ise başka bir saçmalık anlatılıyor. Mustafa Kemal, daha 2 ya da 3 hafta önce tanıdığı Müfit ve Kazım Karabekir’e (sene 1919, 4 yıl var cumhuriyete) yapılacakları madde madde anlatıyor. Yapacağı devrimleri başka bir dille yazdırıyor. Örneğin; Laiklik’i ve kadın erkek eşitliğini “kadınlar örtünmeyecek” şeklinde belirtiyor. Geçtiği yollar son derece kritik iken ve meclisteki çoğunluğun dinci ve hacı-hoca takımı olduğu bir dönemde bunları düşünmesi bir yana, yazdırması yani açıklaması bana pek mantıklı gelmiyor. Ama bu da “Atatürk ileri görüşlüydü” imajı için seçilmiş güzel(!) bir yol.
Filmin son kısımlarında Atatürk’ün kişiliğinden bir anda çıkılıp, Latife-Fikriye ikiliği yansıtılıyor. Yine “resmi tarihçilerin sevmediği Latife” kurgusu tekrar tekrar ısıtılıp önümüze geliyor. Film bitene kadar da bu konuda dönülüp duruluyor. Yeni bir bakış açısı yok, eleştiri veya tespit yine yok.
Cumhuriyet’in kuruluşundan 1 sahne gösteriliyor ve geçiliyor. O dönemde yaşananlardan örneğin; suikast teşebbüsleri veya Atatürk’ün muhaliflerini nasıl saf dışı bıraktığından pek söz edilmiyor. Bu da “korkusuz Atatürk” amaçlı yapılmış hamle.
Film bittiğinde “Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu” şeklinde bir cümle geçiyor ekranda. Peki ilk yıllarda her türlü desteği veren, ordusunu emrine veren Kazım Paşa’ya ne oldu?
Kısaca, bence filmin objektif bir bakış açısı yok. Bu gün oluşturulan, Atatürk tabusunun başka bir filmini izledim diyebilirim. Zülfü Livaneli, Atatürk’ün almak istediği kısımlarını alıp, bir film çekmek istemiş. Geri kalanlar ise bilerek göz ardı edilmiş. Bilerek diyorum çünkü Livaneli’nin bunları bilmediğine ihtimal dahi vermiyorum.
Oyuncu kadrosuna gelirsek; çok beğendiğim Özge Özpirinççi Fikriye Hanım’ı canladırmış. Atatürk’ü 4 farklı karakter oynuyor. Salih Bozok’u Serhat Kılıç canlandırıyor. Filmin müzikleri Livaneli’nin sanatçılığına yakışır biçimde olmuş. Arada şarkılar seslendiren Elçin Bulut’un sesi harika! Bu konuda Mustafa’nın müzikleriyle de yarışabilir. Hatta bence geçer.
Veda filmi resmi sitesi – http://www.vedafilm.com/
Veda filmi için yazılan blog – http://vedafilm.blogspot.com/
Veda filmi fragmanı – http://vimeo.com/9078527
Filmin bi karesinde Atatürk Latife Hanım’a çeviri yaptırıyordu.Atatürk’ün söylediklerini çevirerek yanılmıyosam Fransızca(İngilizcedir belkide) bi yazı yazıyordu.Bana burası çok saçma geldi öyle çat diye Atatürk’ün ağzından cümlenin tamamı çıkmadan yazılır mı yahu.Yabancı dilin söz dizimi özne yüklem sırası Türkçe gibi miki çat diye yazıyorsun.
Güzel yakalamışsın da Serkan o daha çok mantık hatasına giriyor. İngilizce’ye çeviriyordu ama dediğin gibi özne-yüklem şeysi o şekilde olmaz.
Yüklemi duymadan neyi yazıyorsun derler adama.
[…] öteki “Dersimiz: Atatürk” ve diğeri de geçen günlerde blogda eleştirdiğim Veda filmi. Üçünü toplasan bir tane sağlam biyografi etmez […]