Sık tekrar ettiğim ve sevdiğim bir söz var: “Gelecek umutsuzsa, övün geçmişinle!”
Ortaokul ve lise yıllarında; bize akıl veren, sert ülkücü bir abimiz vardı. Bizden 6-7 yaş büyük olduğu için, uçsuz nasihatlarını dinler, fakat ağzımızı açamazdık. Hemen her sohbette, Fatih Sultan’tan başlayıp; sırasıyla Kanuni, Viyana kronolojik sırasıyla ilerler, sonra Mehmet Akif’e, hatta kimi zaman daha da ilerleyip Nihal Atsız’a kadar gelirdik.
Tek taraflı sohbet, genelde “Türk’ün, Türk’e propogandası” şeklinde sürer ve doğa üstü güçlerin Türkler’e yardım ettiğini gösteren anektodlarla canlanırdı. Çanakkale’de orduya yardım eden bulut, hala Osmanlı’yı bekleyen Avusturyalılar falan. İçerisinde “..faşizme ve her türlü emperyalizme karşı mücadelemiz sürecektir” cümlesi bulunan übermensch Ülkücü Marşı’nı öğrenmem de bu abi sayesinde olmuştur.
Bahsi geçen propoganda; kazandığımız topraklara fetih, kaybettiklerimize ise işgal dediğimiz noktada hep tıkanırdı. Başkan da sözü şöyle bağlardı: “Viyana’yı alsaydık böyle olmazdı..” Ardından gelsin Kanuni’yi övmeler ve sürekli kendini tekrar eden propaganda..
Neyse çok dağıttım. Geçmişinin Viyana kısmıyla sık sık övünen abimizi merak ettim ve eski arkadaşlarımı aradım. Kendisi aktif siyaseti(!) bırakmış ve son aylarda da işsizlikten yakınıyormuş. Bir akrabasının sayesinde, Viyana’ya -evet gerçekten oraya- temizlik görevlisi olarak (çöpçü demek istemedim) gidiyormuş. Hatta belki de gitmiştir bile.
Geçmişinin, bu gün işe yarayamayan kısmıyla övünmenin ironik bir hikayesi işte.
“Viyana’da at sürdüğü yerlere
Çöpçülüğe akıl eden göç bizim..”
A. Mahsuni Şerif
Görsel ve sözler de cuk oturdu.